O narin ince boynunu,
Rüzgarla sallar bükersin.
Soğuk mezar taşlarına,
Sıcaklığınla hayat verirsin.
Kimsesiz, yalnız yığınlar.
Bir tek seninle var.
Sen yoksan hüzün var.
Hasretin herkesi yakar.
İncinmeye gelemezsin.
Çünkü sen çok narinsin.
Seni koparanlara küsersin.
Sen nazlı bir çiçeksin.
Her zaman vefalısın.
Bir nefes kadar yakınsın.
Sıcaklığınla sararsın.
Her yeri kaplarsın.
Hayat verirsin toprağa.
Kök salarsın her tarafa.
Bir ara kaybolursun karakışla.
Tekrar dönüşün olur baharla.
Hem hüzün, hem hasret.
Seninle birlikte anılır.
Bizi bırakıp gittiğinde.
Ayrılık çok acıdır.
Bilmem seni neden koparırlar.
O güzel çiçeğine kıyarlar.
Zaten ömrün çok kısa.
Gönlünce ömrünü yaşa!
Uzanırsın o ıssız,
Bucaksız tarlalarda.
Sararsın buğday başaklarını,
Tüm sıcaklığınla.
Tarlalarda boy verirsin.
Buğdaya tüm sevgini verirsin.
Sonra ekmek olup gelirsin.
Soframıza tat verirsin.
Zarif, nazlı bir gelin gibisin.
Rüzgarla dans edersin.
Çiçeklerin içinde bir tanesin.
Sen gelincik çiçeğisin.
Mustafa Kaynak, 10 Eylül 1998